kendimden bildiriyorum

ege · 20 December 2024

saate bakıyorum. seansa başlayalı 26 dk olmuş.


kitabevine giriyorum. almak istediğim kitabı bulmak için raflar arasında geziniyorum. bulamıyorum. çalışan hanımefendiye soruyorum. sağolsun, buluyor hemen. öyle ekstra bir şey de yapmıyor ha, benim dakikalardır baktığım rafa gidiyor, az bi’ aranıp şak buluyor kitabı. salak hissediyorum. “kusura bakmayın, zahmet verdim”. yok canım ne zahmeti, bu benim işim, icabında ben size hizmet sunmak için para kazanıyorum, demiyor. hiçbir şey demiyor.

kasaya gidiyoruz. diyorum ki “ben bir de yurtdışından kitap formu doldurmuştum, ama daha onaylanmadı. onları da hemencecik bir onaylarsanız hepsini birlikte ödeyeyim”. onay maili geldi mi diye soruyor. “yok, gelmedi” diyorum. “mail gelsin sonra ödeyin” diye karşılık veriyor. yani ben de biliyorum mail gelmediğini. ben de biliyorum norm dışı bir şey talep ettiğimi. iki tane kitap istiyorum. ikisinin de amazon linklerini ekledim. istiyorum ki size şu an verdiğimin 3 katı para vereyim. 7 euroluk ürün için 12 euro verip Avrupalının kafasını karıştırınca pek mutlu oluyorsunuz ya neden aynı derecede pratik, aynı derecede win-win ama alışılmadık bir durumla karşılaşınca Avrupalıya dönüşüyorsunuz?


biraz çalışayım diye kafeye oturuyorum. yanda trans bir kadın var. içimdeki Zizek sniff sniff yapiyor. “sinthomoseksüel misiniz?” diye soruyorum. afallıyor; “aleyküm selam” diyor. “çakmak var mıydı” diyorum. uzatıyor. sigaramı yakıyorum. içimdeki Zizek’e hasbinallah çekip terminali açıyorum.


“uzay çağında bir ayağımız, ham çarık kıl çorapta olsa da biri”

Ahmed Arif’in bu dizelerini bir tek milenyaller anlar. boomer’a sorsan “uzay çağı fos çıktı, biz hala kıl çorap” der. gen Z’ye sorsan “ikinci dize ne öyle ııyy arabesk” der. milenyal bilir ki Ahmed Arif doğru söylüyor. milenyaller bu dünyanın İstanbul’udur, bir araya gelmez iki yakanın arasındaki köprüdür.


cehennemde Plato’ya özel bir yer ayrılmalı. ya sen kimsin ya? sen kimsin mağara alegorisi falan? milleti annesine bacısına kardeşine dostuna yabancı ettin. senin yüzünden birbirimize gözlerimizi kısa kısa bakıyoruz “ulan siz duvardaki gölgeler misiniz” diye. ya senin üstüne kitap yazdığın şeyleri memo “utanmadan iddia edip” köşesine koymaz be. nerede lan bu formlar? nerede lan bu idealar dünyası? SİE. gebeş. (harmanım)


sigara yakıyorum. içerde birileri var, kalabalık yapmayayım şimdi. burada sigaramı içerim. çay almadan da burada bulunabilirim ki. sigara içiyorum çünkü. boş boş durmuyorum. bakan napıyor bu orada boş boş demez yani, sigara içiyor der. ne? hayır; kafam karışık değil. ne yaptığımı biliyorum (sigara içiyorum). her şeyin hesabını verebilirim. yoo, ne alaka? günün hay huylarına göre seyir aldığım, dalgalar arasında savrulduğum doğru değil. 5 yıllık planlarım var benim! 10 yıllıklar bile var hayal meyal. bugüne göre niye davranayım? andaki varlığım, aynadaki bana kurban olsun.


önümüzdeki 5-10 yıl içinde seninle beraber tüm sevdiklerinin ölme ihtimali götüme göre %15 falan ki bu astro mega devasa bir olasılık. yani diyeceğim o ki, yarının ne olacağı belli değil. sen her günü son günmüş gibi yaşa, olabildiğince bilgisayarda vakit geçir, sonra özlersin.

hadi sağlıcakla.